top of page

İkâye bu, er şey olur…

İnsanın, vasatı kanıksaması kötü de ondan daha kötü bir şey var. Nadide olanı da kanıksaması. Aysel misal! Sultanların yıkandığı hamama her gün gide gele evinin harap banyosundaymış gibi alelâde davranıyor, başını çevirip ne kubbeye bakıyor ne de çıtırdayan soba borularının tırmandığı, üst kata çıkan nakışlı merdivenlere.


"Roman'ım diye ep, biliyom ben" dedi, burnunun ucuna biriken sulu sümüğü avcuyla olağan bir hareketle siliverirken. Hamam patronu Elif, "Kızım ne alakası var be, salı günü sen 12 kese atmışsın, Kader 14. Hem Romanlık ne? Sen “Roman”sın da Kader Paris'ten mi, tövbe tövbe, git hadi işine" diye savuşturdu Aysel'i. Bitmezdi hamamda bu kese kavgası. Ayrık diş Kader ile aynı vardiya çalıştıkça sürecek belli. "Belli anaaam besbelli" diye tıslarken dişlerinin arasından; penye, ovalar kadar geniş donunu, beline çekti, birbirine yapışan memelerini çatalından ayırdı, sutyene yerleştirdi, ılıklığın tahtadan, yaylı kapısını garç diye ittirip hamama girdi. Kimse yok. Erken. Birazdan Sabiha Hanım düşer. "Deli mi ne, manyak karı, er sabah amama mı gelinir be?" diye söylenip göbek taşına baktı, niyeyse içi gitti. Uzanıverdi iki adımda, yüzü kubbeye dönük. Terleyen kubbeden iki damla düştü, biri gözüne, öteki omzuna. "Ey sıçayım vurduğun yerden be kubbe, şans mı var zati bende?" dedi. Külhanın ateşi sırtını ısıttı. Buhar, uykusunu getirdi. Bi hamam, bi Aysel, bi göbek taşı, arada bir düşen damlalar. Aysel, bir anda uyku kuyusunda buldu kendini. "Anam o kim kız?" dedi ayrık dişliye. "Bilmiyon mu kız, koca götlü cahil, Semra Özal o, tontonun karısı" dedi, şopar kraliçesi Kader. Meçli kafası kabarık, ağzı televizyon gibi köşeli, at dişli geçkin Semranımla etrafındakilerin sesi hamamı bastı. Ne de güzel sessizce uzanıyordu. Kalktı. Memelerini ayırdı, körolasılar, yine yapışmış. Meçli kafa, Aysel'e seslendi: "Kızım gazoz getir, Çamlıca olsun. Ellerini de yıka, memelerini elledin demin, sedef mi var, ekzama mı belli değil." Naylon terliklerini giydi Aysel, "Ben biliyom, ep Roman'ım diye be" dedi, garç diye ittirdi kapıyı. "Elif abla gazoz ver" diye seslendi. "Bok iççekmiş, gazoz olsun hadi" dedi. Rüya bu, er şey denir. İkâye bu, er şey olur.


6 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page