Günümüzde kahvenin tanımı dünyanın her yerindeki insan için hemen hemen aynıdır. Kokusu, tadı, rengi ve vücudu uyaran etkisiyle kimi günde birkaç fincan kimi daha fazla şekilde keyifle tüketir. Gel gelelim, tarih bugün kadar şanslı değildi ve kahve bazı dönemlerde hiç istenmedi. İşte tarihte bilinen beş kahve yasağı…
Prusya
1777 yılında, Prusya Kralı Büyük Frederick, kendi ülkesinde bira tüketiminin azaldığını fark etti. Halkının bir fincan sıcak demleme kahve ile uyandığını fark ettiğinde, suçlunun kahve olduğuna karar verdi. Resmi bir manifesto yayınlayarak biranın kahveden her yönden üstün olduğunu ilan etti ve casuslarına ülkesindeki kahve satışlarını izlemelerini emretti. Frederick açıklamasında, “Majesteleri de birayı tercih ediyor.” diyerek, kahvaltıda bira içmenin daha iyi olacağını savundu.
A. Frederik / Prusya Kralı
İsveç
1746 yılında ise İsveç’in kahveyi yasakladığını biliyoruz. İsveç Kralı, kahve ithalatına ağır bir vergi koydu. Bu vergi büyük ölçüde ödenemedi. İnsanların vergiden kaçmalarına kızarak, ülkede kahve satışını yasakladı ve hatta kahve yasaklanmasının yanında kahve yapımında kullanılan malzemelere ve fincan gibi kahveyi anımsatan eşyalara da el koydu. Ayrıca Kral III. Gustav, kahve ile ilgili ilginç bir deneye imza attı. Doktorlar, hüküm giymiş katillere bardak bardak kahve içirdi. Amaç, mahkumların kahve içtikten sonra ne kadar süre sonunda öleceğini öğrenmekti.
Gusto III / İsveç Kralı
İtalya
16. yüzyıl, kahvenin Avrupa ile ilk tanıştığı zamandı. Katolik Kilisesi’ndeki bazı din adamları, içeceğin cemaatlerini bozacağına inanıyordu. Onu şeytani olarak nitelendirdiler ve kilise tarafından yasaklanması için baskı yaptılar. Ama Papa Clement VIII kahveyi denedi ve bunun şeytani, sadece lezzetli olduğuna karar verdi. Hatta ne kadar iyi olduğunu belirtmek için onu vaftiz ettirilmesi gerektiğini söyledi. Papalığın gücüyle kahve Avrupa’nın her yerinde kahvehaneler açılmaya başladı.
Papa Clemente VIII
Mekke
1511 yılında Mekke Valisi Khair Beg, şehir halkında radikal düşünceyi teşvik eden tehlikeli bir ilaç olduğu için kahveyi yasakladı. Kahvenin, Kur’an’ın yasakladığı, şarap kadar tehlikeli bir sarhoş edici olduğuna inanıyordu. Satıcılardan kahve almak için güçlerini gönderdi ve stoklarını sokaklarda yaktı. Mekke Valisi ayrıca isyancıların kahve alışkanlığı etrafında birleşmelerinden endişe ediyordu çünkü kahvenin uyarıcı bir etkisi vardı ve bazı sufi mezhepler cenaze merasimlerinde uyanık kalmak için gelenlere kahve ikram ediyordu. Fakat Mısır Sultanı’nın meclis üyeleri bu kuralı bozdu. Kahveler, Mekke sokaklarında özgürce içildi.
Vali Khair Beg
İstanbul
Osmanlı İmparatorluğu’nun kahve ile uzun ve karmaşık bir ilişkisi oldu. İlk olarak Kanuni Sultan Süleyman tarafından yasaklanan kahvenin, aylaklığa sebep olduğu gerekçe gösterildi. IV. Murad 1623 yılında tahta çıktıktan sonra hemen kahveyi yasakladı ve kahve içenlerin cezalandırılması için bir sistem kurdu. Bu cezalandırma sistemine göre kahve içenlerin ilk cezası olarak dayak atıldı, ikinci kez yakalananlar ise deri bir çantaya konularak İstanbul Boğazı’na atıldı. Kahvehanelerde ilk ortaya çıktıkları dönemden itibaren halkın bir araya gelip sohbet etmeleri ve bu sohbetlerde lafın dönüp dolaşıp devlet yönetiminin ve yöneticilerinin eleştirilmesine gelmesi, devleti yönetenler tarafından hiçbir zaman hoş karşılanmadı. Bu sebepten kahvehaneler sürekli olarak yasaklandı, kapatıldı hatta bazen kahvehaneciler idam bile edildi.
IV. Murad
Comments